Nöronlar Arasındaki Bağlantılar Öğrenmeyle Oluşur

İki çeşit beyin hücresi mevcuttur: nöronlar ve glial hücreler.       

Bir nöron, hücre gövdesi, dendritler ve bir aksondan meydana gelir. Her nöronun bir aksonu ve çok sayıda dendriti vardır.

Öğrenme meydana geldikçe, nöronlar arasında bağlantılar oluşur. Nöronlar arasındaki bağlantılar, sinaps adı verilen ince boşluklardan geçen elektrik sinyalleri vasıtasıyla meydana gelmektedir.  Bir sinir hücresi, diğer sinir hücrelerinden mesaj aldığında – mesajdaki elektrik yükünün miktarına göre – bunu başka sinir hücrelerine geçirip geçirmemeye karar verir. Gelen bilginin anlamı açık değilse veya bağlantılanacak yer yoksa bilgi (elektriksel sinyal ) geçirilmez.  

Nörotransmiter adı verilen kimyasallar sinyallerin bir nörondan diğerine akışını sağlarlar. Konuştuğumuz, hareket ettiğimiz, düşündüğümüz, vb. her anda on binlerce nöron arasında elektriksel ve kimyasal iletişim meydana gelmektedir. Bu şekilde beyindeki ağlar inanılmaz bir karmaşıklığa ulaşır.

Bilimadamları yirmi ile seksen yaş arasında her sene on sekiz milyon nöron kaybettiğimizi tahmin etmektedirler. Bazılarına göreyse on iki yaşından itibaren hücreler kaybedilmeye başlanır. Esasen bu çok önemli değildir; çünkü hücrelerden birazını kaybediyor bile olsak hücreler arasındaki bağlantılar öğrenme yoluyla oluşturulmaktadır.

Beyne Dayalı Öğrenme – Temel İlkesi

Sevgisiz bir ailede büyümekte olan veya aşağılanmış, istismara uğramış bir çocukla çok iyi koşullarda yetişmiş bir çocuğun ‘hayatta kalmak” için gereksindikleri şeyler çok farklıdır. İlki, hayatta kalabilmek için sevgi ve ilgiye gereksinim duyarken diğeri daha farklı ve üst düzey gereksinimler peşindedir. İşte bu nedenle, öğrenenin gereksinmelerine göre öğretimin düzenlenmesi gereği vardır.

Jensen (2000), 1950’lerde ortaya çıkan Skinner ve Watson’un davranışçı yaklaşımlarının elli yıl sonra bile ısrarla kullanıldığını; mutlu, düşünebilen, başkalarına değer veren insanlar yetiştirmeye çalışmak yerine; hala en yüksek sınav sonuçlarını almayı başarmada ısrar edildiğini, ancak insanların davranışçıların deneylerindeki fareler olmadığını söylemektedir. İnsanlar pek çok değişik ruh durumu içinde, çok değişik koşullarda olabilirler. Buna göre, Jensen, “her öğrenene aynı basit ödül – ceza sistemi uygulanarak öğrenme nasıl sağlanabilir?” diye sormaktadır.

Jensen’e göre öğrenenler aşağıdaki şu üç modelden birine maruz kalmaktadırlar:

1- “En güçlü olan hayatta kalır” ilkesi: öğrenci standart programa göre öğrenmiyorsa bir bozukluğu vardır.

2- Kesin davranışçı: Yeterli ceza ve ödülle istediğiniz davranışı öğretebilirsiniz.

3- Beyne-dayalı: İstenilen davranışın doğal bir sonuç olarak ortaya çıkabilmesi için öğrenenin doğal engelleyicileri ve içsel motive edicileri keşfedilmelidir.

Üçüncü seçenek daha çok anlam ifade etmektedir, çünkü

      Hiçbir zeka veya yetenek uygun ortam sağlanmadıkça veya sağlanana kadar, gelişmez, ortaya çıkmaz.

Beyne Dayalı Öğrenme (Beyin Temelli Öğrenme)

Bütün öğrenmeler bir şekilde beyinle bağlantılı olduğuna göre beyne dayalı öğrenmenin anlamı nedir? Beyne dayalı öğrenme, beynin yapısı ve işlevine dayalı öğrenme anlayışıdır; sinirbilim araştırmalarıyla beynin nasıl çalıştığını anlayarak, öğrenmeyi en üst düzeye çıkarmakla ilgilidir. Bu anlayışa göre, beynin normal çalışması engellenmezse, öğrenme olur.

Beyne dayalı öğrenme “herkes öğrenir” görüşünü savunur. Yeni beyne dayalı araştırmalar, zekanın genler tarafından belirlendiği görüşüne meydan okumaktadır. Çocuklar öğrenmelerinde ne kadar desteklenirlerse ve teşvik edilirlerse sinir hücreleri (nöronlar) arasında daha çok bağlantı oluşacaktır. Daha çok bağlantı ise yaşam için beynin daha iyi işlev görmesi anlamına gelmektedir.

Yaşamdaki ilk on iki yılın bir çocuğu parlak, güvenli ve meraklı (soru soran) biri olmasında büyük rol oynadığı düşünülmektedir. Kimilerine göreyse yaşam boyu insan için kritik olacak sinirsel bağlantılar doğumdan itibaren ilk üç senede oluşmaktadır. Araştırmacılar bebeklerin beyninin doğumda birbirine bağlamayı bekleyen trilyonlarca bağlantısız nörondan oluştuğunu söylemektedirler. Oluşan bağlantılar (yollar) çocuğun daha sonraki gelişim aşamalarını ve yaşamla etkileşimini etkiler. Oluşturduğu örüntüler, yetişkinlikte de devam edecek olan kendisiyle ve diğerleriyle ilgili inançlarını da içerir.